İnsan vücuduna giren ve kanda kendine özgü bir karşıt madde oluşturan yabancı maddelere “antijen”, oluşturulan karşı maddeye ise “antikor” adı verilir. Bu antijen bir alerjiye yol açarsa o zaman alerjen adını alır.
Besin alerjisi bulunan kişilerin pek çoğunda genellikle karın ağrısı, ishal ve kusma vardır. Bunun yanında deride ödem veya egzama meydana gelebilir. Aynı zamanda harıltılı solunum, astım, sinüzit ve baş ağrısı görülebilir.
Besin alerjisini tedavide alerjiye neden olan besin veya besinler belirlenerek bunların alımını önleme yoluna gidilmelidir.
Besin alımından sonra ortaya çıkan istenmeyen belirtilerin tümü besin alerjisi olmayabilir. Bunların bir kısmı bazı besinlere olan duyarlılık veya besin intoleransı adı verilen olaylardır.
ALERJİ NEDİR?
Vücudumuz insan vücuduna besin olarak giren maddelerin önemli bir kısmını özellikle besinleri işleyerek kullanmakta ve geriye kalan artıkları dışarı atmaktadır.
Alerji; vücudun yabancı olarak tanıdığı solunan, yenebilen, iğne ile enjekte edilebilen, veya deriye/göğüse doğrudan temas eden organik veya bazı inorganik maddelere karşı var olan savunma mekanizmasının biraz abartılı olarak çalışma halidir. Vücudumuzun savunma mekanizması sağ¬lıklı bir yaşam sürmemiz açısından çok önemlidir. Ancak alerjik reaksiyonlarda olduğu gibi savunma yöntemleri yerli yersiz çalışmaya başlarsa çeşitli rahatsızlıklar oluşmaktadır.
SIK GÖRÜLEN GIDA ALERJİLERİ :
Besin öğeleri arasında alerjiye yol açan maddeler genellikle protein yapısındadır. Her insan herhangi bir besine karşı alerjik tepki verse de insanlarda sıklıkla alerjiye neden olan besinler şunlardır:
İnek sütü, yumurta, balık ve kabuklu deniz ürünleri, kabuklu ve yağlı kuruyemişler (fındık fıstık gibi), tahıllar, etler, meyveler, sebzeler ve kurubaklagiller, ba¬haratlar ve çeşni vericiler, çikolata, bal ve bazı içecekler. Bu besinlerden bazıları diğerlerine göre daha sık alerjiye neden olurlar. Örneğin: süt ve yumurta meyve sebzelere göre daha sık alerjik reaksiyona sebep olmaktadır.
Süt Proteini Alerjisi :
Çocukların yaşamlarının ilk aylarında karşılaştıkları yabancı besinlerin başında gelen inek sütüne karşı, her yüz çocuktan üçünde alerji görülmektedir. İnek sütü alerjisi küçük çocuklarda en sık görülen alerji türüdür. İnek sütü alerjisinde reaksiyona sebep olan sütteki proteinlerdir. En sık görülen belirtiler egzama, kurdeşen, ishal veya kusmadır.
Süt alerji tedavisi inek sütünün tamamen kaldırılması anlamına gelir. Keçi, at, bizon ve benzerlerinden gelen sütten de kaçınılmalıdır. Klasik süt ürünleri diye adlandırdığımız ürünlerin dışında çok gıda maddesinde süt proteini bulunmaktadır. Bu nedenle ürün açıklamasını, hangi ürünlerin güvenli olduğunu anlamak için her zaman dikkatlice okumak önemlidir. Süt proteini içerik listesinde bazen kazein olarak tanımlanır.
İnek sütü proteinleri kazein ve whey proteinleri olmak üzere 2 grupta toplanır. Kazeinler inek sütünün %76-86’sını oluştururlar. İnek sütünün içerdiği yirmiyi aşkın proteinden özellikle beşi alerjik niteliktedir. Bunlar: alfa laktoglobulin, kazein, sığır gamma globülin, sığır albümin, ve beta laktoglobulindir. İnek sütüne alerjisi olan bir çocuk çapraz duyarlılık söz konusu olduğu için koyun ve keçi sütlerini de tüketemeyebilir.
İnek sütü alerjisinde ailesel geçmişin önemli rolü vardır. Böyle çocuklarda diğer bireylere göre %60 oranında inek sütüne karşı duyarlılık gözlenebilir.
İnek sütü özellikle çocuklarda en önemli ve en yaygın alerjik besin türüdür, çünkü bu grubun diyetinde birincil besindir. İnek sütü proteinlerine bağlı alerjik reaksiyonlar yaşamın ilk haftalarında, ortalama 3. ayda başlamakta ve gerek bağırsağın fonksiyonel ve morfolojik yapısının gelişmesi gerekse de hedef organda duyarlılık azalması sonucu 2-3 yaşlarında ortadan kalkmaktadır.
Sağlıklı olan bir bebekte inek sütü verilmeye başlandıktan sonra ishal ve kusma gözlenirse, bazen dışkısında kan varsa ve çocukta sancılanma¬ya bağlı huzursuzluk ve ağlama varsa inek sütü alerjisi akla gelmelidir. İnek sütü alerjisi olan çocuklara protein hidrolizatı (parçalanmış protein) içeren mamalar verilmesi tercih edilmelidir. İnek sütünün ve diğer hayvan proteinlerinin hidrolizatlarının veya soya hidrolizatlarının, parçalanmamış tam proteinlere göre daha az alerjik oldukları düşünülmektedir.
Yumurta Alerjisi:
Yumurta da inek sütüne benzer bir şekilde hem sıklıkla tüketildiği hem de birçok yiyeceğin içinde bulunduğu için yaygın bir besin alerjenidir. Yumurta beyazına karşı alerji sarısına oranla daha fazla görülmektedir. (Ovaalbumin, ovomukoid, ovotransferrin ve konalbumin yumurta beyazındaki en önemli alerjenledir. Ovomukoidin ısıya karşı olan dirençliliği, pişmiş yumurta ve hazır gıdalara katılan yumurta preparatlarının sebep olduğu alerjinin temelidir).
Yumurta alerjisi çocuklarda ikinci en sık görülen alerjidir, ve süt ile eşit şekilde bir çoğunun büyüdükçe kurtulacağı bir alerjidir. Tolerans sınırı değişir, ama bazıları o kadar duyarlıdır ki buharda yumurtaya ve temizlenmiş kaplarda yumurta proteini kalıntılarına reaksiyon gösterir. Hem yumurta beyazı hem de yumurta sarısı reaksiyon verebilir. İçerik listesini okumaya ek olarak, ikram edilen pasta/böreğin yumurta ile fırçalanmamış olduğuna emin olmak önemlidir.
Yumurta alerjisi özellikle bebeklikte ve erken çocukluk döneminde yaygın olarak görülmektedir. Yıllar geçtikçe etkisi azalmakta ve yetişkinlik döneminde ise tamamen kaybolmaktadır. Yumurta alerjisinde egzama veya kaşıntı deri ve göz lezyonları görülme sıklığı diğer besin alerjenlerine kıyasla daha fazladır ve de özellikle bebeklerde egzamanın en önemli nedenidir.
Yumurta alerjisi, yumurtanın kendisinin veya yumurta içeren yiyeceklerin alınmasından sonra, dakikalar veya saatler içinde ortaya çıkan, yaygın kızarıklık, hırıltılı solunum, kusma ve ishal ile kendini belli eder. Süt de olduğu gibi yumurtada da duyarlı bireylerde diğer hayvan yumurtalarına çapraz duyarlılık gözlenebilir.
Yumurta akının bir yaşından önce verilmemesi, başlandığında ise yavaş yavaş arttırılması gereklidir.
Yumurta alerjisi olan bireyler yumurtayı ve yumurtalı besinleri (her türlü hayvan yumurtası,albümin ve globülin maddeleri, mayonez, makarna vb.) diyetin¬den diyetlerinden çıkarmalıdır.
Balık ve Deniz Ürünleri Alerjisi:
Bu grup birçok farklı çeşit ve türü kap¬sar. Oldukça güçlü alerjenlerdir ve zorlu ve ani reaksiyonlara neden olurlar. Çocuklarda çoğu zaman astım veya egzamaya neden olmalarına rağmen aslında kaşıntı, deri ve gözde lezyonlar (ürtiker) ve sindirim sistemindeki alerjiden sorumludurlar. Aynı yumurtada olduğu gibi alerjik reaksiyonlar balığın ağza alınmasından birkaç dakika sonra görülebilir. Pişmiş ya da çiğ balığın kokusunu duyma, hatta bazen balığa sadece dokunma ile birlikte bile de aşırı duyarlı bireylerde semptomlar gözlenebilir. Alerjiye sebebiyet veren balık ve deniz ürünü yendikten sonra deride kızarma, kaşıntı göz ve deride lezyonlar, sindirim siteminde; karın ağrısı, kusma, bulantı, ishal ve karında kramplar, solunum sisteminde; astım ve alerjik burun nezlesi, ve genel bir reaksiyon olarak anaflaksi gözlenebilir.
Alerjik reaksiyonlara neden olan balık ve deniz ürünlerinden bazıları şunlardır: köpek balığı, vatoz, morina balığı, sardalye, uskumru, ton balığı, ıstakoz, kerevit, karides, yengeç, salyangoz, deniztarağı, midye, istiridye, kalamar ve ahtapottur.
Grup reaksiyonlar diğerlerinde olduğu gibi bu besin grubunda da sıklıkla görülmektedir. Eğer bir çocuk ( ya da yetişkin) bir balığa karşı klinik alerjik belirtiler gösteriyorsa diğer balık türlerine karşı da gösterir. Yakın antijenik ilişki nedeniyle hiç yenmemiş olunsa bile alerjik test sonuçları pozitif çıkmaktadır.
Kabuklu Deniz Ürünleri, Kabuklu ve Yumuşakçalar Alerjisi :
Karides, yengeç, kerevit, ıstakoz ve diğer kabuklular, alerjik ve non-alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Genellikle, gıda veya buhar yoluyla, küçük miktarlar ciddi reaksiyonlara neden olmaya yeterlidir.
Kabuklu deniz ürünlerinde bulunan temel alerjen, salyangoz, kalamar ve midye gibi yumuşakçalarda da bulunduğundan, farklı türler arasındaki çapraz reaksiyonlar yaygındır.
Baklagiller Alerjisi :
Bezelye, soya fasulyesi, acı bakla unu ve yer fıstığı aynı bitki ailesine mensuptur. Bu nedenle bu türler arasında çapraz reaksiyonlar oluşabilir. Örneğin acı bakla unu bazı yer fıstığı alerjisi olanlarda alerjik reaksiyona neden olabilir. Yer fıstığı en sık, ciddi alerjik reaksiyonlar tetikleyen gıda maddeleri arasında olmasına rağmen, tüm yer fıstığı alerjisi olanların ciddi reaksiyonlar geçirmesi söz konusu değildir. Fıstığa reaksiyon göstermek alınım sonrası mümkündür, toz şeklinde veya dokunmayla.
Soya alerjisi yine en önemli alerji türüdür. Soya alerjisinde soya proteininden kaçınılmalıdır. Ancak soya sıvı yağı ve soya lesitin bir çok kişi tarafından, soya fasulye yağ fraksiyonuna dayalı olduklari için, kullanılabilir.
Fındık ve Tohum Alerjisi :
Bu grup ani ve çoğu zaman da ciddi alerjik reaksiyonların nedenini oluşturmaktadır. Sık görülen klinik belirtiler astım, dudaklarda ve yanak mukozasında kabarma, yutakta görü¬len ödem, ürtiker ve bazen de egzamadır. Bu gruptaki alerjik besinler ise aslında kurubaklagil ailesine mensup olan yer fıstığı, erik ailesinin üyesi olan badem, hindistan cevizi, Brezilya kestanesi, kestane, ceviz, şam fıstığı, amerikan elması, fındıktır. Etkilerini genelde yendikleri zaman göstermelerine rağmen; badem, kes¬tane, fındık ve yer fıstığı yağları soluma yoluyla alerjik reaksiyon oluşturabilirler.
Yer fıstığı alerjisi yaşamın erken dönemlerinde kendini gösterir ve çoğu bireyde yaşam boyu sürer. Bazı çok duyarlı kişilerde mikrogramlarla ifade edilebilecek kadar küçük miktarlar reaksiyona neden olurken, miligram miktarında alımlar ise sistemik reaksiyonlara neden olmaktadır.
Kişi bir yada daha fazla fındık türüne reaksiyon gösterebilir.
Susam tohumu, ayçiçeği çekirdeği ve haşhaş tohumu alerjik reaksiyon verebilen tohumlara örneklerdir. Fındık ve tohum alerjisi şiddetli reaksiyonlara sebep olabilir. Fındık bir çok gıda maddesinde ve tozda bulunur. Reaksiyon genellikle bir kaç dakika içinde görülür. Bu nedenle ürün açıklamasını dikkatlice okumak ayrıca önem taşır.
Meyve ve Sebze Alerjisi :
Meyveler özellikle ürtiker olmak üzere, sıklıkla alerjik reaksiyonlara neden olurlar. Herhangi bir meyve alerjik reaksiyona neden olabileceği için, tayin edilmesi zordur. Özellikle çocuklarda elma, armut, asitli meyveler, çilek, kavun-karpuz ve sert çekirdekli meyveler (kiraz, vişne, kayısı, şeftali) alerjiye neden olurlar. Portakal sık tüketimi nedeniyle erken çocukluk döneminde semptomlara neden olabilir.
Klinik belirtiler pişmiş, konserve ya da reçelinden ziyade çiğ meyve-lerin yenmesiyle ortaya çıkar. Bu durum yılın diğer zamanlarına göre çiğ meyvenin daha sık tüketildiği yaz aylarında ürtikerin görülme sıklığının neden arttığını açıklamaktadır.
Grup reaksiyon nadiren de olsa görülebilir. Örneğin bir çocuk bütün asitli meyvelere karşı alerjik reaksiyon gösterirken, bir diğeri sadece portakala karşı da duyarlı olabilir. Ayrıca örneğin portakal ve limon ya da şeftali gibi meyvelerin kabukları da semptomlara neden olabilirken, yenebilir kısımlarına karşı herhangi bir reaksiyon oluşmayabilir.
Meyve ve sebze alerjisine neden olan bireylerin çoğu polen alerjisi olan bireylerdir. Yine aynı şekilde çiğ sebzelere karşı alerji belir¬tileri gözlemlenirken, pişmiş şekillerine karşı her¬hangi bir reaksiyon oluşmayabilir.
Meyve ve sebze alerjileri genellikle çapraz alerji nedenlidir. Çapraz alerji, proteinleri birbirine benzediği için, vücudun temelde alerji olduğu maddelerle diğer besinlerde olan proteinler arasında bir fark görmediği anlamına gelir.
Tahıl Alerjisi :
Buğday ve mısır bu gruptaki diğer be¬sinlere kıyasla daha sıklıkla görülen alerjen tipleridir. Her ikisi bir çocuğun ve doğal olarak bir yetişkinin- diyetlerinde sıklıkla bulunan ürünler olup, çi ya da pişmiş olarak çeşitli şekillerde tüketilmektedirler. Mısır buğdaya kıyasla daha az alerjenik özelliğe sahiptir ve bu nedenle buğdaya göre daha fazla tercih edilir. Buğday ise her diyette önemli bir yere sahip olduğundan dolayı, diyetten çıkarılması oldukça zordur. Bu durum aslında mısır için de aynıdır. Buğdayda bulunan ve bir glikoprotein olan alfa-amilaz tripsin inhibitörü en önemli alerjen tipidir.
Buğday alerjisi olan bireylerin diyetinde bulundurmaması gereken besin ve besin öğeleri :
Etlere Karşı Alerji :
Sütün ve yumurtanın çapraz antijenik özelliğinden dolayı tavuk ve sığır etine karşı besin alerjisi de genelde bebeklik çağında görülür. Yakın antijenik ilişkilerden dolayı grup reaksiyonları görülebilir. Süte duyarlı hastalar, sığır etine alerjik reaksiyon gösterebildikleri gibi; yine aynı şekilde yumurta alerjisi olan bireyler de tavuk etine karşı duyarlılık gözlemlenebilir.
Baharat ve Çeşni Vericiler Alerjisi:
Bu grup pişirme alanında, tıbbi veya ticari alanlarda kullanılan çok sayıda bileşiği içermektedir. Her türlü baharat, dereotu, anason, kimyon, kakule (Asya ve Hindistan’da yetişen bir tür zencefil), kereviz tohumu, tarçın, karanfil, kişniş, zencefil, hindistan cevizi, hardal, karabiber, kırmızıbiber, nane, haşhaş tohumu, adaçayı, kekik ve vanilya bu tip besin alerjilerine neden olan yiyeceklerdir.
Bu grupta,
Hardal: Kuvvetli bir alerjendir, özellikle çocuklarda astım veya ürtikere neden olurlar.
Karabiber: Bir besin alerjeni olarak, özellikle soluma yoluyla tehlike oluşturabilir.
Diğer baharatlardan, vanilya ve nane nadir olarak solunum sisteminde klinik belirtiler oluştururlar. Özellikle çeşitli yiyeceklerde kullanılan tarçın, nane ve hindistan cevizi yağları deride ve vücudun diğer bölgelerinde geçici şişliklere neden olurlar. Sirkeninde çeşidine göre alerjik reaksiyonlara neden olabileceği gözlemlenmiştir.
Çikolata Alerjisi :
Bu alerjen önemlidir çünkü; özellikle çocuklarda sık tüketiminden dolayı alerjik burun akıntısı, migren, deride kızarma kaşıntı ve şişlik ve sindirim sistemi bozukluklardan sorumludur. Semptomlar kaynağı aynı olan çikolata ya da kakaonun tüketilmesiyle ortaya çıkabilir.
Bal :
Bal nadiren alerjiye neden olur ve reaksiyonlar genelde deride kaşıntı, kızarıklık, şişlikler ve sindirim sisteminde bozukluk şeklinde gerçekleşir. Bal’ a alerjisi olan hastalar genel olarak karabuğday, yonca veya polene karşı duyarlı bireylerdir, özellikle balı yapan arılar bu çiçek ya da bitkilerden yararlanmışsa alerjik belirtiler gözlemlenebilir.
İçecek Alerjisi :
Bazı besinlerin içerdiği damar üzerinde etki¬si olabilecek, biyolojik olarak aktif bileşenlerden bazıları da çeşitli reaksiyonlara neden olabilmektedir. Örneğin kafein ve teobromin gibi aminler içeren kahve, çay ve kolalı içecekler baş ağrısı, çarpıntı, sinirlilik, karın ağrısı gibi yakınmalara yol açabilmektedir.
Bu kategoride alkolsüz grupta süt, kakao, çay ve kahve klinik olarak en önemlileridir.
Çay: Çok sık olmasa da alerjik reaksiyonlara neden olur ve özellikle sindirim rahatsızlıkları oluşturur.
Kahve: Kafein nedeniyle nadiren de olsa besin alerjisi nedenidir.
Hafif içecekler: Şeker ve diğer tatlandırıcı bileşiklerden oluşan, sade ya da gazlı su, boya maddeleri ve meyve suyu veya yağlar gibi tat verici maddelerden oluşan karışımlara hafif içecek adı verilmektedir. Alerjik semptomlar da içerdikleri maddelerin özelliklerinden dolayı ortaya çıka¬bilir.
Alkollü içecekler: Alerjik bireylerde ürtikere neden olur. Genelde iç-kinin hazırlanış şekli alerjik reaksiyon oluşmasına neden olur. Örneğin; şarabı durulaştırmak için yumurta beyazı kullanımı, biradaki arpa maltı semptomlara sebep olabilir. Alkolün kendisine duyarlılık şüpheli olmakla birlikte, tüketimi sonucu ürtiker gibi çeşitli alerjik reaksiyonların oluştuğu bilinmektedir. Alkolün kendisinden çok; sindirim organlarındaki bazı proteinlerin çözünürlüğünün artması ve bu nedenle de bu ürünlerin emiliminin azalması sonucu alerjik belirtilerin oluştuğu anlaşılmıştır.
Gıda Katkı Maddelerine Karşı Alerji :
Besinlerin işlenmesi sırasında çeşitli amaçlarla teknolojik olarak katkı maddeleri katılmaktadır. Bu maddeler ya koruyucu, ya şekillendirici, ya renklendirici, ya da tatlandırıcı olarak konulmaktadır. Bu katkı maddelerini belirten etiketlerin üzerinde E ile başlayan kod numaraları bulunur.
Besin üretim teknolojilerindeki gelişmeyle birlikte, ürünlere eklenen katkı maddelerinin, çeşitli alerjik reaksiyonlara neden olduğu bilinmektedir.
Bunlar arasında önemli bir yer alan sülfitler çok sayıda yiyecek (turşu, patates cipsi), içecekte (şarap, bira gibi) ve ilaçta bulunur. Astımlı hastaların % 5’inde sülfitlerin yenilmesi sonucunda ciddi nefes darlığı oluşmak¬tadır. Bu atakların dışında kişilerde ağızda ve deride kızarma ve kaşıntıya neden olmaktadır. Katkı maddesi olarak kullanılan monosodyum glutamat doğal olarak bazı besinlerde de bulunabileceği gibi lezzet artırıcı olarak da besinlere eklenebilir (çorbalarda, hazır et ve tavuklarda).
Probiyotiklere Karşı Alerji :
Yapılan son araştırmalarda bağırsak mikroflorası ve alerjik duyarlanma arasında bir ilişki olduğu belirtilmiştir. Bağırsaklarda mikrobik dengeyi sağlayan canlı organizmalara probiyotik denir. Probiyotiklerin alerjik hastalıklar üzerine etkisi tam olarak bilinmese de, kalıtsal immün sistemin oluşmasında fekal mukozaya etki ederek yardımcı olduğu konusunda kanıtlar vardır.
Anne Sütü Alerjisi :
Anne sütü savunma sistemini güçlendiren besinlere verilebilecek en iyi örnektir. Anne sütünde immünolojik olarak aktif olan pek çok hücre, immunoglobulinler, lisozim, laktoferrin, sitokinler, büyüme faktörleri, yağda eriyen vitaminler, amino asitler, yağ asitleri, amino şekerler ve nükleotidler bulunmaktadır. Anne sütü yaşamın ilk günlerinden itibaren bağırsağı koruyucu etkiye sahiptir. Yararlı bakterilerin bağırsağa yerleşmesini sağla¬yarak, zararlı bakterilerin üremesini engeller. Böylece barsak hücrelerinin daha sağlıklı bir şekilde büyümesi ve mukozal fonksiyonların olgunlaşmasını sağlar. Yapılan birçok çalışmada anne sütüyle beslenen çocukların beslenmeyenlere göre alerjik hastalık geçirme riskinin daha düşük olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle diğer birçok yararlı ve koruyucu etkisi de göz önünde bulundurulduğunda anne sütünün tek başına 6 ay süreyle bebeğe verilmesi, 6 aydan sonra anne sütünün yanında ek besinlere başlanması öngörülmektedir.
Görüldüğü gibi besin alerjisi insan hayatını önemli derecede etkileyen bir durumdur. Son dönemde alerjik hastalıklarda olan artışlar dikkate alın¬malı ve önemsenmelidir.
BESİN ALERJİLERİNDE TANI YÖNTEMLERİ
Kendileri alerjik reaksiyona neden olmanın yanında bazı besinler benzer türde besinlerle çapraz reaksiyonlara girerler.
TEŞHİS
Eğer herhangi bir gıda alerjisinden şüpheleniyorsanız aşağıda maddelere dikkat edebilirsiniz.
Yiyecek günlüğü tutun :Yediğiniz ve içtiğiniz her şeyi, ve alım zamanlarını bu deftere yazabilirsiniz.
Belirtileri kaydedin: Tür ve ne zaman ve ne sıklıkta tüketim yaptığınızı kaydedebilirsiniz. Eğer birçok farklı problemler oluşursa, belirtilerden en kötü algılanan iki, üçünü seçin. Genellikle bunu bir, iki hafta süreyle yapmak gereklidir.
Doktorunuza başvurun: Bilgiler doğrultusunda doktorunuz ile görüşmelisiniz.
SATIN ALMA
Gıdanın bileşenleri, içindekiler listesinde üretim sırasında kullanılan miktara göre en çoktan en aza doğru sıralanır. Bu bileşenlerin bir kısmı bazı tüketicilerde alerjik etkiye neden olabilmektedir. Bu alerjen bileşenler veya alerjen işlem yardımcıları etiket üzerinde diğer bileşenlerden farklı bir şekilde belirtilmektedir. Örneğin laktoz intoleransı olan bireylerin “süt”/ “süt içerir” veya soya alerjisi olan bireylerin “soya”/ “soya içerir” ifadesini bileşenler listesinde aramaları gerekmektedir.
Ürün Etiketleri Okunmalıdır
Gıda alerjisinde gıdaların içindekiler listesini, söz konusu olan alerjen bulunmadığından emin olmak için, dikkatlice okumak önemlidir.
Yasal bildirim kurallarına göre, aşağıdaki gıda alerjenleri DAİMA içindekiler listesinde, miktarları çok küçük olmasına rağmen mutlaka etiketlerde belirtilmektedir:
Gluten kaynaklı tahıl, süt, kabuklu deniz ürünleri, yumuşakçalar, balık, fındık, yer fıstığı, kereviz, hardal, susam, soya, susam, susam tohumu, acı bakla ve sülfür dioksit / sülfit.
Alerji Yemeğinin Hazırlanması :
Yemek hazırlarken, önemli olan yemeğin kaçınılması gereken gıda ile temasını önlemektir, Mutfak eşyaları soğuk suda kullanımdan sonra durulanır. Sonra her zamanki gibi yıkanır. Soğuk su proteinlerin yapışmasını engellemeye yardımcı olur.
Kaynak:
Hacettepe Üniversitesi- Sağlık Bilimleri Fakultesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü
Astım ve Alerji Derneği
Türkiye Beslenme Raporu- 2015